Sıkça Karıştırılan – İngilizce Kelimeler


Sıkça Karıştırılan – Kelimeler / Commonly Confused – Vocabulary

İngilizce kelimeler başlığı altında farklı konular için kelime bilgisini artırmaya yönelik dersler yer almaktadır.
Aşağıda sıkça karıştırılan kelimeler (commonly confused wordsile ilgili örnekleri bulabilirsiniz.

A

kabul etmek accept except hariç
kabul etmek, razı olmak accede exceed aşmak, geçmek
zararlı, olumsuz adverse averse karşı, gönülsüz
öneri, öğüt advice advise önermek, öğüt vermek
evlat edinmek adopt adapt uyum sağlamak
etkilemek affect effect etki
insani yardım aid aide önemli birinin yardımcısı
koridor aisle isle ada
hepsi bir arada, hepsi aynı anda all together altogether tamamen, hepsi, bütünü
her şey iyi all right alright tamam, pekâlâ
her yolla, her yöntem all ways always her zaman
boyunca, yan yana along a long uzun
sesli, yüksek sesle aloud allowed izinli
zaten already all ready her şey hazır
çok miktarda, fazla a lot allot ayırmak
atıfta bulunmak, değinmek allude elude elinden kaçmak, başaramamak
ima, kinaye, taş, allusion illusion hayal, göz aldanması, yanılsama
neredeyse, az kalsın almost most her şeyden çok, en çok, en fazla
sırayla, peş peşe olan, değişik, alternately alternatively alternatif olarak, bir başka olasılık
ikiden fazla şey arasında among between iki şey arasında
ahlaki değer taşımayan, ahlaksız amoral immoral ahlâka aykırı, edepsiz
eğlenmiş, şaşırmış, keyif almış amused bemused kafası karışmış, hafif şaşırmış
yıllık, yılda bir olan annual annul hükümsüz kılmak
biri any one anyone herhangi bir kimse
ayrı, ayrılmış apart a part bir kısmı, bölümü
değerlendirme appraise apprise bilgi vermek, bilgilendirmek
gibi anlamında bağlaç as like benzer anlamında sıfat
onama, kabul göstermek, assent ascent yükselmek
sofu ascetic aesthetic estetik
yardım assistance assistants yardımcı, asistan
kulaklarla ya da duymayla ilgili aural oral ağızla ilgili, sözlü
bir süre, biraz a while awhile kısa bir süre için

B

ılık, hoş sıcaklık balmy barmy zıpır, kaçık, aptal
çıplak, yalın bare bear katlanmak, taşımak
pazar bazaar bizarre garip, tuhaf
inanç, iman belief believe güvenmek, inanmak
yanında, yanı başında beside besides bundan başka, zaten
daha iyi better had better öğüt verirken ‘yapsan iyi olur’
yılda iki kez olan biannual biennial iki yılda bir olan
sarı saç, sarışın olan (kadın) blonde blond sarı saç, sarışın olan (erkek)
ödünç almak, borç almak, borrow lend ödünç / borç vermek
doğmak, doğmuş born borne taşınmış, götürülmüş
bir ağacın ana dallarından biri bough bow eğilmek, pruva
fren, frenlemek brake break kırmak
haşlamak braze braise braze lehimlemek
bozma, çiğneme, uymama breach breech dip, arka, kama
nefes, soluk breath breathe nefes alıp vermek

C

branda, kalın kumaş canvas canvass oy toplamak, propaganda yapmak
başkent, anapara, kapital capital capitol Amerikan kongre binası
kınamak, şiddetli eleştiri censure censor sansürlemek
tahıl cereal serial seri, dizi
çalgı teli chord cord kalın ip, sicim
en kritik olay veya dönem, zaman climactic climatic iklim koşullarına ilişkin
kaba, büyük, adi, kaba saba coarse course kurs, herhalde, parkur, yol
birlikte çalışmak, iş birliği yapmak, collaborate corroborate doğrulamak, teyit etmek,
bütünleme, tamamlama, complement compliment iltifat, övgü, kur, kompliman
uymak, normal davranmak conform confirm doğrulamak, onaylamak
vicdan conscience conscious bilincinde olmak, bilinçli, şuurlu
içten, samimi, cana yakın, hoş congenial congenital doğuştan gelen / olan
yazışma, bağlantı, benzerlik, correspondence correspondents muhabir
meclis, divan, konsey council counsel avukat, nasihat, tavsiye, öğüt
gıcırdamak creak creek çay, dere,
değer ölçütü, kıstas (çoğul) criteria criterion değer ölçütü, kıstas (tekil)
ipucu, işaret, cue queue kuyruk, sıra (girmek)
sınırlamak, kontrol altına almak curb kerb kaldırım kenarı
gelenek, âdet, alışkanlık alışveriş custom costume kıyafet, kostüm

D

süt ve süt mamulleri – üreten yer dairy diary günlük, ajanda
yatıştırmak, etkisiz hale getirmek defuse diffuse yaymak, dağıtmak
çöl desert dessert tatlı
alet, aygıt, tertibat device devise tasarlamak, icat etmek
temkinli, ölçülü, sağ duyulu discreet discrete ayrı, farklı
kaygısız, tarafsız, dürüst disinterested uninterested ilgisiz, kayıtsız, ilgilenmeyen
cereyan, hava akımı draught draft taslak, eskiz, askere alma,
çizmek draw drawer çekmece
ikili; çift, çift amaçlı dual duel yüz yüze meydan okuma

E

örneğin e. g. i. e. yani
sağlamak, temin etmek elicit illicit yasadışı, toplumca uygun değil
birbirine, birbirini (iki şey) each other one another birbirlerine (ikiden çok şey )
her – biri (tek, ayrı ayrılar için) each every her – biri (grup içindekiler için)
kendi ülkesinden göç etmek emigrate immigrate başka ülkeye göç etmek
ünlü, seçkin, güzide eminent imminent çok yakın, yakında, kapıda
temin etmek, garantiye almak, ensure insure sigortalamak, sigorta etmek
sarmak, kuşatmak envelop envelope zarf
idman, egzersiz, spor yapmak exercise exorcise ruh çıkarmak / kovmak

F

âdil, dürüstçe, kurallara uygun, fair fare taşıt ücreti, bilet ücreti, yol parası
daha uzağa (mesafeler için) farther further daha, ileri (mecazi ilerleme için)
gösteriş yapmak, böbürlenmek flaunt flout takmamak, hiçe saymak
gittikçe / aniden kötüleşmek, flare flair yetenek, zarafet, özgünlük
kendini tutmak, alıkoymak forbear forebear ata, cet
önsöz foreword forward ileri, ileriye doğru
dışarı, dışarıya, ileri, ileriye forth fourth dördüncü
donmak, buzlanmak, dondurmak freeze frieze duvar üzerine yapılan süsleme dekor

G

dehşet verici, tüyler ürperten grisly grizzly elek, boz ayı

H

idam etmek, asarak idam etmek hanged hung ‘asmak’ fiilinin 2.ve 3. hali (bir şeyi)
burası, burayı, burada here hear işitmek, öğrenmek, haberi olmak
eroin heroin heroine baş kadın karakter, kahraman kadın
tarihî önemi olan historic historical tarihî, tarihsel, tarihi ilgilendiren
biriktirmek, toplamak, istif etmek hoard horde (insan) kalabalık, sürü
delik, çukur hole whole tüm, bütün, tümü, bütünü

I

demek istemek, ima etmek imply infer anlam – sonuç çıkarmak

K

biraz, bir parça kind of sort of sanki, adeta, bir tür, bir cins, bir nevi

L

sonra, daha sonra later latter ikinci, son
bir şeyi koymak, yerleştirmek, lay lie yatmak, uzanmak
azalmak, azaltmak lessen lesson ders
aydınlatmak, ağarmak, ağartmak lightening lightning şimşek, yıldırım
gönülsüz, hevessiz olmak, isteksiz loath loathe iğrenmek, nefret etmek, tiksinmek
gevşek, serbest, bol, geniş loose lose kaybetmek, yitirmek

M

şömine rafı mantel mantle pelerin, kolsuz manto
evliliğe ait, evlilikle ilgili marital martial savaşa ait, savaşçılarla ilgili
et meat mete cezalandırmak, dağıtmak
sessiz, suskun, dilsiz mute moot tartışmalı konu

O

aşırıya kaçmak, abartmak overdo overdue gecikmeli, geç kalmış

P

damak palate palette palet
geçmek fiilinin 2. hali passed past geçmiş
sabır, tahammül patience patients hastalar
barış, huzur, sessizlik, rahatlık peace piece parça, parça kısım, bölüm
gizlice bakmak, gözlemek peek peak en yüksek düzey, zirve
yaşıt, akran peer pier iskele
pedal pedal peddle uyuşturucu madde satmak
sade, sıradan, gösterişsiz plain plane uçak
direk, kutup pole poll kamu oyu araştırması, anket
dökmek, doldurmak, boşaltmak pour pore gözenek
çalışma, idman, pratik (isim) practice practise alıştırma – pratik yapmak (fiil)
reçete yazmak prescribe proscribe yasak etmek, men etmek
ana, esas, asıl, en önemli principal principle ilke, prensip
kâr, kazanç profit prophet peygamber

Q

sessiz, sakin, gürültüsüz quiet quite oldukça, bayağı, epey

R

kaldırmak, yükseltmek artırmak raise raze dümdüz etmek, ortadan kaldırmak
hükümdarlık – saltanat dönemi, reign rein dizgin
konut, ikametgâh residence residents oturan – yaşayan kişi, yerli
tüfek rifle riffle sayfaları acele ile çevirmek
artmak, yükselmek (geçişsiz fiil) rise raise kaldırmak, yükseltmek (geçişli fiil)
görev, rol, yer role roll yuvarlanmak, yuvarlamak

S

kuşkucu, şüpheci kimse sceptic septic mikrop kapmış, mikroplu
kırkmak, yününü kesmek shear sheer tam, safi, katıksız, tamamen
sahil, kıyı, deniz kenarı shore sure emin
görünüm, görünüş, manzara sight site yer, mevki, alan, arazi
oturmak sit seat oturacak yer, sandalye, koltuk
tek, biricik, yegâne sole soul ruh, duygu, hissiyat, kimse, şahıs
bir ara sometime sometimes bazen, ara sıra
sabit, hareketsiz stationary stationery kırtasiye malzemesi
heykel statue statute yasa, nizam, kanun, tüzük
kat storey story hikaye, masal, öykü, makale, haber

T

…dan / den than then o zaman, sonra, ondan sonra
onların their they’re they are kısaltması
…ile uğraşan; zor durumda olan throes throws atmak, fırlatmak, bırakmak, koymak
…mak / mek …mak / mek için to too çok fazla, de, de, dahi
karmaşık ve zor, içinden çıkılmaz tortuous torturous acı veren

V

boşuna, beyhude, faydasız vain vein damar, kan damarı
kıta, beyit, mısra, dize, ayet verses versus …a / e karşı
acımasız, insafsız, kötü amaçlı vicious viscous yoğun, yapış yapış (sıvı)

W

tedbirli, ihtiyatlı, temkinli, dikkatli wary weary yorgun, bitkin, bezgin, (olmak)
el sallamak wave waive vazgeçmek, iptal etmek, bırakmak
zayıf, güçsüz, yetersiz weak week hafta
giymek, takmak wear ware eşya, mamul mal
who is kısaltması who’s whose …an / en, onun, kimin?
çelenk wreath wreathe etrafını sarmak, üstünü örtmek

Y

lövye (havacılık) yoke yolk yumurta sarısı