İngilizce kelimeler başlığı altında farklı konular için kelime bilgisini artırmaya yönelik dersler yer almaktadır.
Aşağıda en yaygın kullanılan isimler (most common nouns) ile ilgili kelimeleri ve ilgili örnekleri bulabilirsiniz.
Aşağıdaki tabloda isim olduğu halde fiil ya da deyim olarak da kullanılabilen kelimelere ve Türkçe karşılıklarına yer verilmiştir.
Fiil veya Deyim Olarak da Kullanılabilen İsimler
Kelimelerin isim, fiil ya da deyim kullanımları yalnızca örnek olarak verilenler ile sınırlı değildir.
copy | kopya, kopyalamak, copy the mail: sivil radyo yayınını takip et, dinle (sivil telsiz argosu) |
court | mahkeme, bir kimseden yana çıkmak, aranmak, out of court: mahkemesiz, |
curve | eğri, eğmek, throw (someone) a curve: ters köşe yapmak |
detail | detay, detaylandırmak, in detail: etraflıca, detaylıca |
dish | tabak, yemek, servis etmek, dish out: yemek dağıtmak |
dot | nokta, noktalamak, işaretlemek, the year dot: fi tarihinde |
edge | kenar, keskinleştirmek, yan yan gitmek, on edge: endişeli, gergin, diken üstünde olmak |
evidence | kanıt, kanıtlamak, in evidence: açık seçik |
fan | hayran, yelpaze, yellemek, (argo) hit the fan: aniden garip, utanç verici, sıkıntılı hale gelmek |
farm | çiftlik, toprağı işlemek, toplamak, (argo) buy the farm: ölmek ya da öldürülmek |
finger | parmak, parmakla dokunmak, have a finger in the pie: çorbada tuzu, bir işte parmağı olmak |
hole | delik, delmek, burn a hole in one’s pocket: birisini hemen para harcamaya zorlamak |
hook | kanca, yakalamak (kanca ile), off the hook: kurtulmuş, sıyrılmış (bela vb.) |
juice | meyve suyu, suyunu çıkarmak, stew in one’s own juice: ettiklerini çekmek |
land | arazi, inmek, ayak basmak (karaya), put one’s foot down: kafasına koymak |
letter | mektup, yazmak, to the letter: harfi harfine |
lie | yalan, yalan söylemek, give the lie to: yalancılıkla suçlamak |
loan | borç, borç almak, on loan: kirada |
lock | kilit, kilitlemek, under lock and key: kilit altında, güvende olmak |
mark | işaret, işaretlemek, wide of the mark: hedeften, istenilenden çok uzakta |
milk | süt, sağmak, cry over spilled milk: değiştirelemeyecek şeyler üzerine yakınmak, dert yanmak |
mistake | hata, birisi ya da bir şeyle karıştırmak, and no mistake: su götürmez, öyle olduğu kesin |
mouth | ağız, söylemek, run off at the mouth: çenesi düşük olmak |
nail | çivi, çakmak, hit the nail on the head: tam üstüne basmak |
nose | burun, kokusunu almak, count noses: kafaları saymak |
occasion | durum, vesile, zaman, bir şeyin olmasını sağlamak, on occasion: arada sırada |
pain | ağrı, acıtmak, pain in the neck: baş belası olmak |
pause | duraklama, ara vermek, durmak, give pause: şüphe veya şaşkınlık nedeniyle duraksamak |
progress | ilerleme, ilerlemek, in progress: devam etmek, |
sand | kum, zımparalamak, draw a line in the sand: son noktayı belirlemek |
score | sonuç, sayı, partisyon, sayı yapmak, settle a score: hesaplaşmak, intikam almak. |
screw | vida, vidalamak, have one’s head screwed on right / straight: aklı başında olmak |
season | mevsim, tatlandırmak, for a season: bir süreliğine |
shoulder | omuz, omuz atmak, rub shoulder with: haşır neşir olmak |
smoke | duman, içmek (sigara), end in smoke: boşa gitmek, sonuçsuz kalmak |
storm | fırtına, bağırıp çağırmak, storm in a tea cup: bir kaşık suda fırtına koparmak |
string | ip, tel, dizi, ipe dizmek, germek, pull stings: torpil yapmak |
suit | takım elbise, uygun olmak, follow suit: aynısını yapmak, takip etmek |
ticket | bilet, ceza yazmak (trafik), have tickets on oneself: burnu havada, kibirli, kendini beğenmiş |
tree | ağaç, ağaca çıkmak, up a tree: zor bir durumda, tereddütte |
trip | gezi, üzerine basmak, trip the light fantastic: (rahatsız edici söz) dansa gitmek |
wave | dalga, dalgalanmak, make waves: köstek olmak |
wheel | tekerlek, döndürmek, spin one’s wheels: havanda su dövmek |