Koşul cümleleri, ancak bir koşul söz konusu olduğunda ortaya çıkarlar. Şartla birlikte bir eylemin durumun nasıl gerçekleşeceğini anlatan yan cümlelerdir.
Koşul cümlecikleri ana cümleden önce virgülle ayrılır fakat; ana cümleden sonra yazıldığındaysa hiç virgül kullanılmaz.
Özetle Türkçe’de kullandığımız gibi, “eğer …….. yaparsan sana hediye alırım, eğer benimle……. gelirsen çok mutlu olurum” gibi şart belirten cümlelerdir.
Şimdi İngilizce bir örnek verelim:
* If I have time this evening, I will go out.
(Bu akşam zamanım olursa, dışarı çıkacağım. /eğer)
Yukarıda gördüğümüz örnek gayet açık. Aynı Türkçe’de kullandığımız gibi bir şarttan ve bu şart gerçekleşirse sonrasını söylediği bir eylemden bahsediliyor.
Bu kişi, zamanı olmazsa akşam dışarı çıkamayacak. Dışarı çıkmasının şartı, zamanının olması.
*Burada ‘ If I have time’ koşul cümlesi, ‘I will go out’ ise ana cümlemizdir.
*If ile başlayan kısım her zaman koşul cümlesidir, Türkçe’deki gibi, eğer…… buraya gelirim gibi.
TYPE ZERO (0. Tip)
Kalıbımız; If + Simple Present……+Simple Present’dır.
Bu ifade aslında bizlere bir yerden tanıdık gelebilir. Geniş zamanda olduğu gibi, alışkanlıklarımızdan, tipik davranışlarımızdan, her zaman yaptığımz işlerden, emir ve talimatlardan, bilimsel gerçeklerden bahsederken type zero kalıbını kullanırız. Özetle genel söylemlerde ve genellikle yaptığımız işlerde bu kalıbı kullanırız.
Tipik davranışlardan bir örnek verelim:
* Mum gets angry if I don’t tidy my room.
(Eğer odamı taplamazsam, annem kızar.)
Ne kadar tanıdık, genel bir söylemdir bu. Annenin, kızı odasını toplamadığında ona kızması, tipik, yinelenen, aslında her zaman geçerli olan bir davranış, alışkanlıktır. İşte bu söylem type zero‘ ya bir örnek.
Emir, talimat grubuna giren başka bir genelleme daha,
* Call me if you need help.
(Eğer ihtiyacın olursa beni ara.)
Bu da yine günlük hayattan arkadaşımıza, dostumuza, ailemize söylediğimiz genel söylemlerden biridir. Bu cümle de type zero kalıbına girer.
– 0. Type’lerde if’lerin yerine “when” de kullanılabilir.
Örneğin;
* Call me, if you go there.
(Oraya gidersen beni ara.)
* Call me when you go there.
(Oraya gittiğinde beni ara.)
Gördüğümüz gibi anlam değişebilir.
TYPE 1 (1. Tip)
Günümüzde ya da gelecekte bir koşula bağlı olarak gerçekleşme olasılığı bulunan durum olay ve eylemleri type 1 ile ifade edebiliriz. Gelecekle ilgili bir durum olsa verilse dahi koşul cümlesi gelecek zaman ekini almaz. Çünkü zaten cümlede bir varsayım söz konusudur.
* If + present simple + future forms ( If + geniş zaman + gelecek zaman)
* We will go trekking if my brother doesn’t work at the weekends.
(Bu haftasonu erkek kardeşim çalışmazsa, yürüyüşe gideceğiz.)
*Bir başka formumuz ise; If + present simple + present modals (If + geniş zaman + modal fiiller)
* If you finish your meal, you may / can play on the computer.
(Eğer yemeğinin bitirirsen, bilgisayarda oyun oynayabilirsin.)
If + Present Continuous ( If + Şimdiki Zaman)
* Don’t interrupt him if he is studying now.
(Eğer o şimdi çalışıyorsa, çalışmasını bölme.)
If + Present Perfect ( If+ Geçmişte olmuş, ama hala devam eden)
* If he has eaten all the meal, he can’t be hungry now.
( Eğer yemeğin hepsini yediyse, şimdi aç olamaz.)
If + can (If + e bilmek)
* If Ken can pass the final test he will be accepted to the exchange programm.
( Eğer Ken final sınavını geçerse, değişim programına kabul edilecek.)
If + have to (If + zorundalık)
* If you have to work at the weekend, we can postpone our trip to next weekend.
( Eğer hafta sonu çalışmak zorundaysan, seyahatimizi diğer haftaya erteleyebiliriz.)
If + should (unlikely to happen) (gerçekleşmesi olağan) – Tavsiye, öğüt, -malı, -meli
* If anyone should call me, tell them to leave message.
(Eğer beni biri ararsa, onlara mesaj bırakmalarını söyle. )
TYPE 2 – UNREAL PRESENT (2. Tip – Gerçek Olmayan Ama Olduğu Sayılan Şimdiki Zaman)
Type 2 koşul cümlelerinde cümlenin yapısı geçmiş zamandır ama aslında söz konusu olan şey içinde bulunan zamandır. Var olan dışında bir şeyi varsayarak, bunun gerçek olduğu varsayıldığında neler olabileceğini görmek için Type 2 kalıbını kullanırız.
Türkçe düşünürsek de, ‘ eğer çok param olsaydı ……………….. giderdim’ gibi. Yani burda söz konusu olan şart çok paramın olması. Çok param olmazsa o istediğim yere gidemem. Özetle çok param olduğunu varsaydım, ve gitmek istediğim yeri söyledim.
Cümle kuruluş dizimi, şu şekildedir:
If + Simple Past would
Past Continuous + could + V1 (yani fiilin yalın hali) /be + V-ing
Past Models – (could, had to…) might
-If + simple past … would / could / might + V1 ( geçmiş zaman ve yapabilmek, edebilmek, olasılık)
Açıklamalı bir örnekle anlatıma başlayalım:
She is under 18. She can’t doesn’t drieve a car.
(Kız 18 yaşının altında, o araba süremez.)
Şimdi bu cümleyi, varsayımlı bir şekilde yazıp bakalım:
If she were not under 18. She could / would drive a car.
( Eğer kız 18 yaşın altında olmasaydı, araba sürebilirdi. )
– Yani özetle bir gerçek durum var, bir de eğer o gerçek durum olmasaydı gerçekleşebilecek bir olay var.
– If + simple past … could / would / might be doing ( If + geçmiş zaman + şu….. olsaydı şu an …… yapıyor olabilirdi, gibi. )
If she didn’t have an exam, she wouldn’t be studying now.
(Eğer sınavı olmasaydı, şu an çalışıyor olmazdı.)
– If + simple past … would be able to / would have to + V1 ( If + geçmiş zaman + -e bilirdi, i yapmak zorundaydı)
If she had a good memory, she would be able to remember the dates.
(Eğer iyi bir hafızası olsaydı, tarihleri hatırlayabilirdi.)
* Be able to; normalde becerilerimizi, yeteneklerimizi, yapabildiklerimizi anlatırken de kullanılır. Fakat burada would be able to remember, hatırlayabilirdi olmuştur. Ve anlam az da olsa değişmiştir.
*If + past continuous … would / could / might / + V1 / be V-ing ( If + Şimdiki geçmiş zaman + yapabilirdi, edebilirdi.. + fiilin yalın hali ve ing takısı)
Örnek cümlemizi verip açıklayalım:
If you were listening to me now, you would / could / might understand me.
( Eğer şu an beni dinlersen, beni anlayabilirsin.) (but you aren’t listening)
Fakat kişinin dinlemedği belirtilmiştir.
If + should – was / were to + V1 … would / could / might +V1
If clause eğer gelecek zamandaki zayıf bir olasılığı ifade ediyorsa bunda past simple yerine ‘should’ ya da ‘was / were to’ kullanılır.
* Aslında türleri hep farklı olsa da hep aynı bir zaman, geçmiş zaman kalıbıyla hareket ediyoruz hep.
She won’t come with us tomorrow. I will be during the trip.
( O yarın bizimle gelemeyecek, yolculuk boyunca sıkılacağım.)
Düz bir cümledir bu. Şimdi bunu if + should kalıbıyla yazalım.
* If she should come / were to come with us tomorrow, I wouldn’t be bored during the trip.
( Eğer yarın o bizimle gelseydi, yarın yolculuk boyunca sıkılmayacaktım) cümlesine dönüşür.
* Aynı zamanda bir dilek, istek söz konusudur.
– If + could – If + had to ( Eğer + olabilirdi, yapabilirdi – eğer + zorundalık)
* She can’t speak a foreign language. She can’t find a job easily.
(O yabancı dil konuşamaz. O kolaylıkla iş bulamaz.)
Şimdi bu cümleyi yukarıdaki if’li kalıbımızla koşullu hale getirelim:
* If she could speak a foreign language, she could find a job easily.
(Eğer o yabancı bir dil bilseydi, kolaylıkla iş bulabilirdi.)
– Cümleyi anlamak için kendimize soru sorabiliriz okurken. Kızın kolaylıkla iş bilmesinin şartı nedir? Yabancı bir dil bilmesidir.
TYPE 3 – UNREAL PAST ( Geçmişteki bir durumun gerçekleşmemiş olduğu varsayılarak yapılan geçmiş zaman)
– If + past perfect … would/ could might have + V3
* He didn’t drive carefully. He had an accident.
( O, arabayı dikkatlice sürmedi. O kaza yaptı.)
Şimdi bu cümleyi unreal past’da yazalım:
* If he had driven carefully, he wouldn’t have had an accident. ( O, arabayı dikkatlice sürseydi, kaza yapmazdı.)
Düz cümlede arabayı dikkatlice sürmediği ve bu yüzden kaza yaptığından bahsedilmekte. unreal past’da ise eğer dikkatlice sürseydi kaza yapmayacağından bahsediliyor. Yani yine bir varsayım söz konusu.
– If + past perfect … would / could / might have been V-ing
* He went to bed very late the previous night. He was still sleeping at lunch time yesterday. (O önceki akşam geç yatağa gitti. O hala öğleye kadar uyuyordu.)
* If he hadn’t gone to bed so late, he wouldn’t still have been sleeping at lunch time yesterday.
( Eğer o önceki akşam çok geç yatmasaydı, dün öğlene kadar hala uyuyor olmayacaktı.)
– Yine bir varsayım söz konusudur. Kişi, durumu farklı yapsaydı farklı bir sonuç doğacağından bahsedilmekte.
– If + past perfect … would have been able to / would have had to + V1
She was ill yesterday, so she didn’t have to take the exam.
( O dün hastaydı, bu yüzden sınava gidemedi, ya da yapamadı.)
If + past perfect continuous tense … would / could / might have + V3 / been V-ing
She was crying because her mother was shouting at her.
(O ağladı çünkü annesi ona bağırdı.)
Cümlenin if’ li formu:
She wouldn’t have been crying if her mother hadn’t been shouting at her. ( Eğer annesi ona bağırmasaydı, o ağlamayacaktı.)
MIXED CONDITIONALS SENTENCES ( KARIŞIK ŞARTLI CÜMLELER)
“Mixed Conditional” farklı tür koşul cümlelerinin bir araya gelmesiyle oluşur. Bu tür cümlelerde koşu cümlesi ile ana cümledeki zaman her zaman farklıdır. Bu yapıda type 2 ve type 3 birlikte kullanılır.
She didn’t write down Ali’s number, so she can’t call him now.
(O, Ali’nin numarasını kaydetmedi, bu yüzden şimdi Ali’yi arayamaz.)
So’dan önceki kısım past tense, so dan sonraki kısım present tense’dir. Yani bu yüzden past kısım type 3, present kısım type 2 olacaktır.
If she had written down Ali’s number, she could call him now.
( Eğer o, Ali’nin numarasını kaydetmiş olsaydı, şimdi Ali’yi arayabilirdi.)
MIXED CONDITIONAL PATTERNS (KARIŞIK ŞARTLI KALIPLAR)
– If clause – Present meaning + Main clause – Past meaning (Şartlı cümle – Şimdiki anlam + Ana cümle + Geçmiş anlam)
* I didn’t go to the concert because I don’t like rock music.
( Ben konsere gitmedim çünkü müzik sevmem.)
Gördüğümüz gibi present tense ve past tense bir arada.
İf’li formu:
* If I liked rock music, I would have gone to the concert.
(Eğer rock müzik sevseydim, konsere giderdim.)
If I liked kısmı type 2 yani; present form, I would have gone kısmıysa type 3 yani; past formdur.
– If clause – Future meaning + Main clause – Past meaning ( Şart cümleciği – Gelecek anlam + Ana cümle – Geçmiş anlam)
* I don’t have to cook tonight as my cousin invited me to dinner.
( Kuzenim akşam yemeğine davet ettiği için, akşam yemek yapmayacağım.)
* I would have to cook tonight if my cousin hadn’t invited me to dinner.
( Kuzenim beni akşam yemeğine davet etmeseydi, akşam yemek yapacaktım.)
– If clause – Past meaning + Main clause – Present meaning ( Şart cümleciği – Geçmiş anlam – Ana cümle – Şimdiki anlam)
* She work hard yesterday. She is very tired now.
(O dün çok sıkı çalıştı. O şimdi çok yorgun.)
If’li formu:
* If she hadn’t worked hard yesterday, she wouldn’t be tired now.
( O dün çok sıkı çalışmasaydı, şimdi yorgun olmazdı.)
If clause – Past meaning + Main clause – Future meaning ( Şartlı cümlecik – Geçmiş anlam + Ana cümle – Gelecek anlam)
* Ali spent all his salary. He can’t come to Akçay with us next week.
(Ali tüm maaşını harcadı. Haftaya bizimle Akçay’a gelemez.)
If’li formu:
* If Ali hadn’t spent all his salary, he could come to Akçay with us next week.
(Ali eğer tüm maaşını harcamasaydı, bizimle haftaya Akçay’a gelebilirdi.)
INVERSION IN CONDITIONAL SENTENCES (KOŞULLU ÜMLELERDE DEĞİŞME)
Koşul cümlelerini “if” kalıbını kullanmadan da yazabiliriz. Fakat bu şekilde cümle yapısı devrik olmalıdır.
Type 1: If you need help,…. Should you need help
Type 2: If I were you….. Were I you
Type 3: If they had told us…. Had they told us
TYPE 1
Should + subject + verb 1 + main clause ( Gereklillik, -malı -meli- Özne + Fiilin 1. hali + Ana cümle)
* If you eat too much, you will put on weight.
(Çok fazla yersen kilo alacaksın.)
* You will put on weight should you eat too much.
( Kilo alacaksan çok fazla yemelisin.)
– Devrik cümlelerde “not” olumsuzluk eki özneden sonra gelir.
* Should Karen not call us tomorrow, we will have to go to the concert without her.
(Karen bizi yarın aramazsa, konsere onsuz gideceğiz.) şeklindedir.
TYPE 2
Bu tip koşul cümlelerinde be fiili var ise devrik cümlenin yapısı şu şekilde olur:
were + subjekt + objekt + main clause ( were + özne + nesne + ana cümle)
* If I were you, I would apologize to him.
(Senin yerinde olsaydım ondan özür dilerdim.)
* Were I you, I would apologize to him. şeklindedir.
* Eğer çekimli bir fiil varsa devrik cümle şöyledir:
were + subjekt + to + infinitive + main clause (were + özne + to + yalın hal + ana cümle)
* If the Browns lived in another city, I couldn’t see them often.
( Eğer Brown’lar başka bir şehirde yaşasaydı, onları sıklıkla göremezdim.)
*Devrik cümlelerde “not” olumsuzluk eki özneden sonra gelir.
* Were Linda not to watch the series, she wouldn’t know all the details.
(Linda diziyi izlemediyse, tüm ayrıntıları bilmiyordur.)
TYPE 3
had + subject + V3 + main clause ( had + özne + fiilin 3. hali + ana cümle)
* If Reyhan hadn’t taken a taxi, she would have come late.
( Reyhan eğer taksiye binmeseydi, eve çok geç gidecekti.)
* Had Reyhan not taken a taxi, she would have come late.
2) PROVOVIDED / PROVIDING (THAT) / ON CONDITION THAT / AS (SO) LONG AS / ONLY IF (Olmak kaydıyla, şartıyla, -mek şartıyla, ancak eğer,,, sa)
* I can be succesful provided I work hard.
( Çok sıkı çalışmak kaydıyla, başarılı olabilirim.)
UNLESS ( IF …. NOT) (-medikçe, yoksa, eğer …mazsa)
Unless genelde type 1 ile kullanır. Unless olumsuz bir anlam taşır cümlede fakat genellikle kullanıldığı cümle olumlu yapıdadır.
* If you don’t make your homework, you can’t go out to play.
( Eğer ev ödevlerini yapmazsan, dışarı çıkamazsın.)
* Unless you make your homework, you can’t go out the play.
(Ev ödevlerini yamazsan, dışarı çıkamazsın.)
3)UNLESS or IF … NOT
* If they don’t go to school, where will they go?
(Eğer onlar okulda değillerse, nereye gidecekler?)
– Duygulardan söz ederken de if not kullanırız.
4) SUPPOSE ( SUPPOSING) THAT / WHAT IF (Diyelim ki, farz edelim ki, ya olursa)
* What if you find a better boy?
( Diyelim ki daha iyi bi çocuk buldun?)
* Supposing that you had a chance to ……..
( Diyelim ki ……. ‘da bir değişiklik yaptın.)
5) EVEN IF
“Olsa bile” anlamına gelir. Koşul gerçekleşse de sonuç değişmez.
* Even if they invite me there, I won’t be able to go.
(Davet etseler bile gitmeyeceğim.)
6) In Case ( … olursa /olur)
She will go shopping if her mother wants something.
( Eğer annesi bişey isterse alışverişe gidecek.)
7) WHETHER or NOT (Olsa da, olmasa da)
I will get married whether or not they like it/ whether they like it or not.
(Hoşlarına gitse de gitmese de evleneceğim.)
8) WITH / WITHOUT ( … ile /… olmadan)
* I could never have made it out without talking to him.
(Onunla konuşmadan hiçbir şey yapmadım.)
8) BUT (Fakat, ama )
* I could lend you my book but I need it today.
( Kitabımı sana ödünç verdim ama yarın ona ihtiyacım var.)
10) BUT FOR – IF I WEREN’T / HADN’T BEEN FOR ( sayesinde, olmasaydı)
but for + V-ing
If it weren’t for + noun … S + would / could / might + V1
If it hadn’t been for + noun … S + would / could / might have + V3
* I couldn’t cleaning so well but for/ if it weren’t for my mother’s teaching me.
11) OR / OR ELSE / OTHERWEISE (Yoksa, aksi takdirde)
* Make food; or else / otherweise we will be hungry in evening.
(Yemek yap, yoksa bu akşam aç kalacağız.)