İngilizce Sıfatların karşılaştırılması ve üstünlük dereceleri


İngilizce Sıfatların karşılaştırılması ve üstünlük dereceleri

Comparative and superlative adjectives

adjectivesKarşılaştırma sıfatları kişi veya nesnelerin karşılaştırılması, üstünlük sıfatları ise bir kişi veya nesnenin ait oldukları grubun diğer üyeleri ile karşılaştırılması için kullanılan sıfat dereceleridir. ( I was the tallest boy in my class. Sınıfımın en uzunu bendim. )

Sıfatların karşılaştırma ve üstünlük derecelerinin yapıları söz konusu sıfatın doğal hallerine bağlı olarak değişiklik gösterebilir. Aşağıda sıfatların yapılarına göre karşılaştırma ve üstünlük derecelerinin yapılışlarını bulabilirsiniz.

Adjectives with one syllable Tek heceli sıfatlar

Genellikle sıfat tek heceli ise karşılaştırma ve üstünlük dereceleri için sırasıyla “-er” ve “-est” takıları eklenir.

“Tall – taller – the tallest Uzun – daha uzun – en uzun

Small – smaller – the smallest Küçük – daha küçük – en küçük

Light – lighter – the lightestHafif – daha hafif – en hafif

Cold – colder – the coldest Soğuk – daha soğuk – en soğuk” şeklinde tek heceli sıfatların derecelerini elde edebiliriz.

I am taller than you. Senden daha uzunum.

This is the smallest car I have ever seen till now. Bu şu ana kadar gördüğüm en küçük araba.

Carbon fibre is lighter than aluminium. Karbon fiber alüminyumdan daha hafiftir.

Scientists have discovered the coldest place on Earth. Bilim adamları Dünya’daki en soğuk yeri buldular.

 

Tek heceli olup olmadıklarını belirlemede sıkıntı yaşıyorsak okunuşlarına bakarak da bunu anlayabiliriz. İngilizcede heceler sesliler ile ayrılırlar. Eğer bir kelimede bir tane sesli varsa o kelime tek hecelidir. Örneğin “nice” sıfatını ele alalım. Kabaca okunuşunu Türkçe yazılı dile aktarırsak “nays” şeklinde bir kelimeyle karşılaşırız. “Tall” sıfatı için de örnek verecek olursak okunuşu “tol” ( fonetik – sesçil alfabe ile yazarsak: /tɔːl/). Ancak iki heceli bazı sıfatların da tek heceli sıfatlar gibi derece kazandırıldıkları da görülebilir, örneğin: “happy – happier –the happiest” gibi. Birden fazla heceli sıfatlar için örnek verecek olursak “handsome – yakışıklı” sıfatını ele alalım. “hensım” – “/ˈhæn.səm/” görüldüğü üzere iki sesli olduğu için karşılaştırma ve üstünlük dereceleri “more handsome” ve “ the most handsome” olarak yapılır ancak bu konuya ayrıntılı olarak aşağıda değinilecektir.

Adjectives with one syllable ending in “e” Tek heceli sonu “e” ile biten sıfatlar

Eğer sıfat tek heceli ise ve sonu “e” ile bitiyorsa karşılaştırma ve üstünlük dereceleri için eklenen “-er” ve “-est” değişerek sadece “-r” ve “-st” olarak eklenir.

Cute – cuter – the cutest Şirin – daha şirin – en şirin

Nice – nicer – the nicest Hoş – daha hoş – en hoş

Tame – tamer – the tamest Evcil – daha evcil – en evcil

Late – later – the latest Geç – daha geç – en geç

Large – larger – the largest Büyük – daha büyük – en büyük

This thing is probably the cutest thing I have ever seen. Bu şey heralde gördüğüm en şeker şeydir.

I think Marry’s bird is cuter than Elizabeth’s bird. Bence Marry’nin kuşu Elizabeth’in kuşundan daha şirin.

Dogs are tamer than cats. Köpekler kedilerden daha evcildir.

I bought the largest TV I could find. Bulabildiğim en büyük televizyonu aldım.

Adjectives with one syllable ending with a single consonant with a single vowel before it Tek heceli, sonu kendinden önce tek sesli bulunan bir sessiz ile biten sıfatlar

Eğer tek heceli bir sıfatın son harfi bir sessiz ise ve bu sessizden önce de tek bir sesli var ise karşılaştırma derecesinde sondaki sessiz tekrarlanarak “-er” takısı eklenir, üstünlük derecesinde ise yine sondaki sessiz tekrar yazılarak “-est” takısı sıfatın sonuna eklenir. Örneklerde bunu görelim:

Thin – thinner – the thinnest İnce – daha ince – en ince

Big – bigger – the biggest Büyük – daha büyük – en büyük

Fat – fatter – the fattest Şişman – daha şişman – en şişman

My house is bigger than your house.

Our house is the biggest of all the houses in the neighbourhood. Evimiz etraftaki evlerden en büyüğü.

“I am thinner than you” she said. Senden daha inceyim dedi.

“And I am the thinnest person here” she added. Ve burdaki en ince olan da benim diye ekledi.

Your cat is fatter than my cat. Senin kedin benim kedimden daha şişman

Actually your cat is the fattest cat I’ve ever seen. Aslında senin kedin gördüğüm en şişman kedi.

 

Adjectives with two syllables İki heceli sıfatlar

İki heceli sıfatların dereceleri ise değişiklik gösterir. Yerine göre “-er” “-est” veya “-r” “-st”

Famous – more famous – the most famous Ünlü

Pleasant – more pleasant – the most pleasant Hoş, güzel, iç acıcı

Crowded – more crowded – the most crowded Kalabalık

Difficult – more difficult – the most difficult Zor

The Eiffel Tower is probably the most famous of all landmarks. Eiffel Kulesi şehir simgelerinden en meşhur olanıdır herhâlde.

Nothing is more pleasant than being healthy. Hiç bir şey sağlıklı olmaktan daha güzel değil.

Delhi is the most crowded capital city in the world. It’s the capital of India. Delhi dünyanın en kalabalık başkentidir. Hindistan’ın başkentidir.

Reading English is more difficult than writing. İngilizce okumak yazmaktan daha zordur.

Adjectives with two syllables ending with “-y” Sonu “-y” ile biten iki heceli sıfatlar

Eğer iki heceli bir sıfatın sonu “-y” harfi ile bitiyor ise sıfatların dereceleri söz konusu olduğunda bu harf “-i” ye dönüştürülür ve buradan sonra karşılaştırma derecesi için “-er”, üstünlük için ise “-est” eklenir.

Clumsy – clumsier – the clumsiest Sakar

Sleepy – sleepier – the sleepiest Uykulu

Busy – busier – the busiest Meşgul, yoğun

Happy – happier – the happiest Mutlu

Angry – angrier – the angriest Kızgın

He broke two glasses again, he’s the clumsiest person I’ve ever seen. Bugün yine iki bardak kırdı, gördüğüm en sakar insan.

Nothing makes me sleepier than reading in bed does. Yatakta kitap okumaktan başka hiçbir şey daha çok uykumu getirmez.

Hartsfield-Jackson was the world’s busiest airport in 2013. Hartsfield-Jackson 2013’te dünyanın en yoğun havalimanıydı.

The happiest moment in my life were the birth of my son. Oğlumun doğumu hayatımdaki en mutlu andı.

I think he is the angriest member of the household. Sanırım evin en sinirli üyesi o.

Adjectives with two syllables ending with “–er”, “-le”, or “–ow” Sonu “–er”, “-le” veya “–ow” ile biten iki heceli sıfatlar*

Sonu bunlardan herhangi biri ile biten iki heceli sıfatların sonuna karşılaştırma derecesinde “ –er”, üstünlük derecesinde ise “ –est” eki eklenir.

*Bu sıfatların çoğu için çok heceli sıfat derecelendirme kuralı olan “more …” ve “the most …” yapısı da kullanıldığı görülebilir. Yani “the cleverest boy” veya “the most clever boy” diyebiliriz.

Clever – cleverer – the cleverest Zeki

Feeble – feebler – the feeblest Çelimsiz, kuvvetsiz, zayıf

Shallow – shallower – the shallowest Sığ

My brother was always much cleverer than me at school. Abim okulda benden hep daha zekiydi.

My grandpa is in the feeblest health. Dedemin durumu çok kötü. (Sağlık olarak en zayıf durumunda)

Eleike Lake’s Depth is usually shallower than five metres. Eleike Gölü’nün derinliği genelde beş metreden sığdır.

 

Adjectives with three or more syllables İki veya daha çok heceli sıfatlar

Çok heceli sıfatlar için karşılaştırma derecesinde “more”, üstünlük derecesinde ise “most” kelimeleri sıfatların önlerine getirilir.

Important – more important – the most important Önemli

Innocent – more innocent – the most innocent Masum

Talented – more talented – the most talented Yetenekli

Successful – more successful – the most successful Başarılı

My family is more important to me than my career. Ailem kariyerimden daha önemlidir.

He has one of the most innocent faces I’ve seen on a person. Bir insanda gördüğüm en masum yüzlerden biri ondan var.

They claim that the new generation of musicians is more talented than the old. Yeni nesil müzisyenlerin eskilerden daha yetenekli olduğunu iddia ediyorlar.

She was once the most successful business woman in London. Bir zamanlar Londra’nın en başarılı iş kadınıydı.

Irregular adjectives Düzensiz Sıfatlar

Bazı sıfatların dereceleri yukarıda belirtilenlerin aksine bir düzen takip etmezler. Bu düzensiz sıfatlara örnek verecek olursak:

Good – better – the best İyi – daha iyi – en iyi

Bad – worse – the worst Kötü – daha kötü – en kötü

Far – farther – the farthest Uzak – daha uzak – en uzak

Little – less – the least Az – daha az – en az

Many – more – the most Çok – daha çok – en çok

Turkish cuisine is better than Italian cuisine. Türk mutfağı İtalyan mutfağından daha iyidir.

My cat is the best cat in the world. Benim kedim dünyanın en iyi kedisi.

My mother’s cooking is worse than your mother’s cooking.

Of all the students in the class, Max is the worst.

The collision between two Boeing 747s occurred in Tenerife airport was the worst accident in aviation history. Tenerife havalimanında iki Boeing 747’nin çarpışması havacılık tarihindeki en kötü kazaydı.

Facebook.com was the most-visited website in 2013. Facebook.com 2013’ün en çok ziyaret edilen internet sayfasıydı.

 

Aşağıda her iki kurala da uyan bazı sıfatları bulabilirsiniz:

Simple – simpler –the simplest Basit

Simple – more simple – the most simple

Clever – cleverer – the cleverest Zeki

Clever – more clever – the most clever

Friendly – friendlier – the friendliest Dostane, arkadaş canlısı

Friendly – more friendly – the most friendly

Quiet – quieter –the quietest Sessiz, sakin

Quiet – more quiet – most quiet

Gentle – gentler – the gentlest Nazik, kibar

Gentle – more gentle – most gentle

 

Other related phrases Diğer ilgili kullanımlar

Bireyin veya birisinin nasıl değişiklik gösterdiğini belirtmek için karşılaştırma derecesi sıfatlarını aralarında “and” ekleyerek kullanırız:

Everything is getting more and more expensive. Her şey gittikçe pahalılaşıyor.

My grandfather is looking older and older. Büyük babam gün geçtikçe daha yaşlı görünüyor.

The car gathered more and more speed. Araba gittikçe daha da hızlandı.

 

Bir şeyin başka bir şeyle olan ilişkisini anlatmak için karşılaştırma sıfatlarını şu şekilde kullanabiliriz:

The further you go, the longer it takes to come back. Ne kadar uzağa gidersen, dönmesi o kadar uzun sürer.

The deeper you go underwater, the more pressure you experience. Su altına ne kadar derin dalarsanız o kadar basınç hissedersiniz.

The more you listen the more you learn. Ne kadar dinlersen o kadar öğrenirsin.

 

I am twice as old as your father. Senin babandan iki kat daha yaşlıyım.

This movie is not as exciting as the last one. Bu film önceki kadar heyecanlı değil.

The restaurant is not as good as it used to be. Restoran eskiden olduğu kadar iyi değil.

Calm down, it is not as bad as you think. Sakin ol düşündüğün kadar kötü değil.

At least I’m not as sad as I used to be. En azından eskiden olduğum kadar mutsuz değilim.