Andy lived on a farm where they had all sorts of animals.
(Andy, her çeşit hayvanın bulunduğu bir çiftlikte yaşıyordu.)
Andy could name just about all of them.
(Andy hepsini isimlendirebilirdi.)
He had brown horses. He had pigs. He had chickens and ducklings.
(Kahverengi atları vardı. Domuzları vardı. Tavukları ve ördekler vardı.)
He had cows. And he also had two small dogs.
(İnekleri vardı. Ve ayrıca iki tane de köpeği)
One day, Andy’s dad came home with a new horse.
(Bir gün, Andy’nin babası yeni bir atla eve geldi)
Curious to know, Andy went out into the barn.
(Merak ediyordu, Andy ahırın içine girdi.)
He opened the door slowly, nottodisturb the animals. He went up to the gate and looked inside.
(Kapıyı yavaşça açtı, hayvanlara rahatsız etmeden. Kapıya çıktı ve içeriye baktı)
He saw the most beautiful horse he had ever seen.
(Hayatında gördüğü en güzel atı gördü.)
It was black as a stallion, and it had gray polka-dots on it.
(Bir aygır gibi siyahtı ve üzerinde gri noktalar vardı.)
Andy opened the gate and went inside. He touched the horse’s mane.
(Andy kapıyı açtı ve içeri girdi. Atın yelesini dokundu.)
He grabbed a brush and began to brush it. “Do you have a name?” asked Andy
(Bir fırça tutup fırçalamaya başladı Bir ismin var mı? Andy sordu.)
The horse shrugged. The boy laughed and decided to name him Polka-Dots.
(At silkindi. Çocuk güldü ve ona Benekli adını vermeye karar verdi.)
Days passed, and Polka-Dots and Andy were the best of friends.
(Günler geçti ve Benekli ve Andy en iyi arkadaşlar oldular.)
Andy took the horse for walks.
(Andy atı yürüyüşe çıkardı.)
He fed it with apples and carrots, and he even rode the horse down the path.
(Elma ve havuç ile besledi, hatta atı yolun aşağısına bile götürdü.)
The horse was happy and enjoyed his new home with Andy.
(At mutluydu ve Andy’yle yeni evinden hoşlanıyordu.)