Genelde yaptığımız işleri ve alışkanlıklarımızı anlattığımız bu tense ile “every day, every month, every year, every summer” gibi zaman zarflarının yanı sıra, “always, sometimes, never, often” gibi sıklık bildiren zarfları da sıkça kullanırız.
>How often do you go to the theatre? / Tiyatroya ne sıklıkla gidersin?
>I go to the theatre once a week / every weekend / four times a year… / Tiyatroya haftada bir / her hafta sonu / yılda dört kez… giderim
–What time do you usually get up? / Genelde hangi saatte kalkarsın?
–I usually get up at eight o’clock. / Genelde saat sekizde kalkarım.
>Does he always get up late? / O hep geç kalkar mı?
>Not always. He sometimes gets up very early. / Her zaman değil. Bazen çok erken kalkar.
Always = hep, her zaman
Almost always / nearly always = hemen her zaman
Very often = çok sık
Usually / generally = genellikle
Often / frequently = sık sık
Sometimes / occasionally = bazen, ara sıra
Rarely / seldom = ender, nadiren, seyrek
Hardly ever / scarcely ever / almost never = hemen hemen hiç
Never = hiç, hiç bir zaman, asla
Eğer cümlede yardımcı bir fiil yok ise yukarıda verilen bu zarflar asıl fiilden önce gelirler. Yani özne ile yüklem arasında yer alırlar.
He always talks in German, I sometimes feel very happy, They seldom go out side / Hep Almanca konuşur, Bazen çok mutlu olurum, Ender dışarı çıkarlar.
Bu zarflar “to be” fiili yani “am, is, are” dan sonra gelir.
I sometimes go to school late. / I am sometimes late for school. Bazen okula geç giderim / kalırım.
Sıklık bildiren bu zarfların olumsuz cümle yapılarında ise cümle içindeki yerleri değişir. Örneğin always olumsuzluk eki “not” dan sonra gelirken frequently, sometimes ve occasionally olumsuzluk ekinden önce kullanılır.
I do not always get up early. / They aren’t always late for work. Her zaman erken kalkmam. / İşe hep geç kalmazlar.
He sometimes doesn’t want to be with people. Bazen insanlara beraber olmayı istemez.
Kids frequently don’t want to do their homework. Sık sık çocuklar ödevlerini yapmak istemiyorlar.
John occasionally isn’t polite to his friends. John ara sıra arkadaşlarına karşı nazik olmaz
Not: Ancak birinci tekil şahış için yukarıda belirtilen kural geçerli değildir. Zarf, yardımcı fiil “am” ile “not” arasında yer alır. Örnek verecek olursak;
I’m sometimes not the best listener. Bazen bende iyi bir dinleyici olmuyorum.
Usually, generally ve often ise her iki şekilde de cümlede yer alabilirler.
We generally don’t go out on Mondays. / We don’t generally go out on Mondays. Genelde Pazartesileri dışarıya çıkmayız.
They usually aren’t asleep till 11 p.m. / They aren’t usually asleep till 11 p.m. Genellikle gece 11’e kadar uyumazlar.
They often don’t listen to the radio. / They don’t often listen to the radio. Pek sık radyo dinlemezler.
Rarely, seldom, hardly ever, almost never ve never zarfları ise olumsuz cümlelerde kullanılmaz. Sadece olumlu cümlelerde kullanılan bu zarflar olumsuz bir anlam taşır. Örneğin;
She hardly never goes to the cinema. Sinemaya hemen hemen hiç gitmez.
He never comes to his classes on time. Derslerine hiç bir zaman zamanında gelmez.
I’m hardly ever angry with children. Çocuklara neredeyse hiç kızmam.
Usually, generally, often, frequently, sometimes, occasionally gibi olumlu anlam taşıyan sıklık zarflarının yukarıda verilen dilbilgisi kurallarına uygun kullanımlarının yanı sıra, cümlede vurguyu arttırmak için, cümle başında da kullanıldıkları görülebililr. Sometimes bu şekilde kullanımın en yaygın görüldüğü zarftır.
Sometimes I get angry very easily. Bazen çabuk sinirleniyorum.
Usually we spend too much time on football. Genellikle futbola çok vakit ayırıyoruz.
Occasionally she doesn’t need to sleep early. Bazen erken yatması gerekmiyor.
Occasionally ve sometimes cümle sonunda da yer alabilir.
She goes to the cinema occasionally. / I am a bit lazy sometimes. Sinemaya ara sıra gider. / Bazen tembelliğim tutar.
Bu durum “quite” ve “very” ile birlikte kullanıldığında often için de geçerlidir.
We don’t watch TV very often. / Does he catch cold often. / They come to this café quite often. Çok sık televizyon izlemeyiz. / Sık sık üşütür mü? / Bu büfeye çok sık gelirler.
Rarely ve seldom özellikle “only, very” ve “quite” ile birlikte kullanıldığında cümle sonunda yer alabilir.
She eats meat very seldom. / He smokes cigar quite rarely. Çok nadir et yer. / Ç0k seyrek puro içer.
Not: Always yukarıda belirtilen durumlar için cümle başında veya sonunda yer alamaz.
Rarely, seldom, hardly ever, scarcely ever, ve never gibi olumsuz anlam taşıyan sıklık zarfları cümle başına geldiği durumlarda cümle devrik olur. Örnek verecek olursak;
He scarcely ever make mistakes. = Scarcely ever does he make mistakes. Hemen hemen hiç hata yapmaz.
I never smoke. = Never do I smoke. Hiç sigara içmem.
She rarely eats chicken. = Rarely does she eat chicken. Nadiren tavuk yer.
They seldom visit their parents. = Seldom do they visit their parents. Anne-babalarını seyrek ziyaret ederler.
Olumlu veya olumsuz sorularda kullanılan “ever” “hiç” anlamını verir. Olumsuz cümlelerde “hiç” anlamını vermek için “do not ever” yerine “never” kullanılır. Örneğin;
–Do you ever drink alcohol? Hiç içki içtin mi?
–No, I never drink alcohol. Hayır, hiç içki içmedim.
>Don’t you ever help your little brother with his homework? Kardeşine ev ödevlerinde hiç yardım etmiyor musun?
>Yes, I help him when I have time. Elbette, zamanım olunca ediyorum.
Her zaman geçerliliği olan doğrular örneğin doğa kanunları ve genellemeler için bu tense kullanılabilir.
Water consists of hydrogen and oxygen. Su hidrojen ve oksijenden oluşur.
The Earth revolves round the Sun. Dünya Güneşin etrafında döner.
Iron sinks in water but wood floats. Demir suda batar ama tahta yüzer.
Water boils at 100 degrees centigrade. Su 100 santigrat derecede kaynar.
Bir kişiye neyle uğraştığını yani mesleğini sorarken kullanılan “What do you do?” sorusu da bu tense ile cevaplanır. “What is your job?” sorusu ile aynı anlamdadır.
>What do you do? Ne iş yapıyorsunuz?
>I’m an engineer. Mühendisim.
–What does your mother do? Annen ne iş yapıyor?
–She is a doctor. Annem doktor.
Bu soruyu zaman zarfı ile birlikte sorarsak “sözü konusu zamanda ne yaparsın” anlamını verir.
–What does your mother do in the evenings? Annen akşamları ne yapar?
–She reads a book. Bir kitap okur.
>What do you do at the weekends? Hafta sonları ne yaparsın?
>I usually go to the cinema with friends. Genellikle arkadaşlarla sinemaya giderim.
Bu tense ile birlikte sıkça kullanılan “why don’t you…” kalıbı birine öneride bulunulurken kullanılır. Örnek verecek olursak;
>I have a backache? Sırtım ağrıyor.
>Why don’t you see a doctor? Bir doktora gitsene.
–I don’t know what to cook for tonight. Bu akşam için ne hazırlayacağım bilemiyorum.
–Why don’t we go out for dinner? Akşam yemeğini dışarda yiyelim o zaman.
Not: “Why don’t you…?” kalıbı yapı olarak bir soru cümlesi olsa da kullanımı bir yanıttır ve öneri vermede kullanılır. “-Why don’t you go to school today? – I can’t because I’m really sick today.” gibi bir kullanımda ise bir soru özelliği taşır ve bir yanıt gerektirir.
Uçak, tren, otobüs tarifeleri, ders programları veya sinema, tiyatro gibi etkinlerin başlama ve bitiş saatleri gibi durumları ifade ederken geniş zaman, gelecek zaman anlamı ile kullanılabilir. Örnek verecek olursak;
The bus to Paris leaves at 8 a.m. tomorrow and arrives there at 7 p.m. Paris otobüsü yarın sabah 8’de ayrılacak ve oraya akşam 7’de varacak. (Gelecek zaman anlamı var)
The trains start at 5 a.m. and stop at 11 p.m. every day. Trenler her gün sabah 5’te başlayıp gece 11’de durur. (Geniş zaman anlamı var)
Our courses usually begin at 8 and finish at 11. Derslerimiz genellikle 8’de başlayıp 11’de bitiyor. (Geniş zaman anlamı var)
My class begins at 8 tomorrow and finishes at 11. Dersim yarın 8’de başlayıp 11’de bitecek. (Gelecek zaman anlamı var)
Normalde geçmiş zaman ile aktarılması gerek olmuş bitmiş olaylar gazete manşetlerinde bu tense ile aktarılır. Örnek verecek olursak.
Ferry capsizes on Bangladeshi river. Bangladeş nehrinde Feribot alabora
Stradivarius viola may fetch $45m at auction. 45 milyon dolara Stradivarius viyola