Aşağıda zaman ifadeleri ve örnek cümlelerini bulabilirsiniz. Burada dikkat edilmesi gereken nokta bir zaman ifadesinin kullanıldığı zamana ve cümleye göre farklı zamanlarda kullanılabiliyor olmasıdır. Örneğin “tonight”, “in themorning”, “in the evening” vb. günün belirli zamanları için kullanılan ifadeler, cümlenin kurulduğu zamana göre değişiklik gösterebilir.
Örnek verecek olursak gece bir arkadaşımıza bu geceki partiden söz ediyorsak “tonight” ifadesini şimdiki zamanla “We have a party tonight – Bu gece partimiz var.”, sabah ve ya öğle vaktinde haber veriyorsak gelecek zaman kullanılması söz konusu olabilir. “There will be a party tonight, do you want to come? – Bu gece parti var gelmek ister misin?”
Geçmiş, şimdiki ve gelecek zaman örnekleri verilmiş ifadeleri aşağıda bulabilirsiniz.
Past tenses İngilizce Geçmiş Zaman İfadeleri
İngilizce Geçmiş Zaman Zarfları
The day before yesterday Evvelsi gün
They arrived the day before yesterday.
Evvelsi gün vardılar.
Yesterday Dün
Emma left home yesterday morning.
Emma dün sabah evden çıktı.
Last night Dün gece
I didn’t sleep too well last night.
Dün gece pekiyi uyuyamadım.
In the afternoon Öğleden sonra
It was very hot in the afternoon.
Öğleden sonra hava baya sıcaktı.
Yesterday morning Dün sabah
I haven’t seen her since yesterday morning.
Onu dün sabahtan beri görmedim.
Yesterday afternoon Dün öğleden sonra
She went to see her mother yesterday afternoon.
Dün öğleden sonra annesini görmeye gitti.
Yesterday evening Dün akşam
I was at home from nine o’clock onwards yesterday evening.
Dün akşam saat dokuzdan sonra hep evdeydim.
This morning Bu sabah
What did you do this morning?
Bu sabah ne yaptın?
Last week Geçen hafta
Last week, my car broke down.
Geçen hafta arabam bozuldu.
Last month Geçen ay
The new café opened last month.
Yeni kafe geçen ay açıldı
Last year Geçen yıl
Last year, we worked extremely hard.
Geçen yıl çok sıkı çalıştık.
Then O zaman
I wish I had known then what I know now.
O zamanlar bildiklerimi keşke şimdi bilseydim.
Immediately / straight away Derhal / hemen
The telephone rang, and she answered it immediately.
Telefon çaldı ve hemen açtı.
Earlier Önceden, önceki
The report had been prepared earlier.
Rapor önceden yazılmış.
Later Sonradan, sonraki
The engine has been greatly improved in later models.
Sonraki modellerde motor oldukça geliştirildi.
Five minutes ago Beş dakika önce
Have you seen a little girl here five minutes ago?
Beş dakika önce burada küçük bir kız gördün mü?
An hour ago Bir saat önce
I saw her but it was an hour ago.
Gördüm ama bir saat önceydi.
A week ago Bir hafta önce
Her husband died a week ago.
Kocası bir hafta önce öldü.
Two weeks ago İki hafta önce
It was his birthday two weeks ago this Friday.
İki hafta önce Cuma günü doğum günüydü.
A month ago Bir ay önce
I applied for the job a month ago.
İşe bir ay önce başvurdum.
A year ago Bir yıl önce
We went to Egypt on holiday a year ago.
Bir yıl önce Mısır’a tatile gittik.
A long time ago Uzun zaman önce
A long time ago, there lived a rich, good-looking king who ruled over Egypt.
Uzun zaman önce zengin, yakışıklı bir Mısır hükümdarı yaşarmış.
The previous day Evvelki gün
I had been to the doctor the previous day.
Evvelki gün doktordaydım.
The previous week Önceki hafta
I thought about what my friend had said to me the previous week.
Arkadaşımın geçen hafta bana dediklerini düşündüm.
The previous month Önceki ay
How do I find out the last day of the previous month?
Önceki ayın son gününü nasıl bulurum?
The previous year Önceki yıl
They had married the previous year.
Önceki sene evlenmişlerdi.
The following day, week, month, year Ertesi-sonraki-önümüzdeki gün, hafta, ay, yıl
He was sick in the evening, but the following day he was better.
Akşam hastaydı ama ertesi gün daha iyiydi.
Present tenses İngilizce Şimdiki Zaman İfadeleri
İngilizce Şimdiki Zaman Zarfları
Today Bugün
I have piano lesson today.
Bugün piyano dersim var.
Today’s computers are becoming much smaller and lighter.
Günümüz bilgisayarları çok daha küçük ve hafif hale geliyorlar.
In the morning Sabah
It’s five o’clock in the morning. Saat sabahın beşi.
In the evening Akşam
I do most of my workout in the evening.
Egzersizimin çoğunu akşam yaparım.
Tomorrow afternoon Yarın öğleden sonra
Are you free tomorrow afternoon?
Yarın öğleden sonra boş musun?
Tomorrow evening Yarın akşam
Would you like to come over tomorrow evening?
Yarın akşam bize gelmek ister misin?
This month Bu ay
We round up the content of this month’s Company Magazine.
Bu ayki şirket dergisinin içeriğini hazırladık.
Next week Gelecek hafta
Their wedding is next week.
Düğünleri önümüzdeki hafta.
Now Şimdi, şu anda
We had some sort of conversation, which I can’t remember now.
Bir şeyler konuştuk ama şimdi hatırlayamıyorum.
Future tenses İngilizce Gelecek zaman zarfları
İngilizce Gelecek zaman ifadeleri
Tomorrow Yarın
We are going to a zoo with the class tomorrow.
Yarın sınıfla birlikte hayvanat bahçesine gideceğiz.
The day after tomorrow Yarından sonra, Öbür gün
The computers of tomorrow will be smaller and more powerful.
Geleceğin bilgisayarları daha küçük ve güçlü olacaklar.
Tonight Bu gece
I think I’ll go to bed early tonight.
Sanırım bu gece erken yatacağım.
Tomorrow night Yarın gece
There will be a lunar eclipse tomorrow night.
Yarın gece ay tutulması olacak.
In the morning Sabah
I will deal with that in the morning. Bunu sabah hallederim.
This afternoon Bu öğleden sonra
I will come round to your house this afternoon.
Bu öğleden sonra sizin oraya gelirim.
This evening Bu akşam
I’ll send you an e-mail this evening.
Bu akşam sana mail atarım.
Tomorrow morning Yarın Sabah
Can you have the project ready by tomorrow morning?
Yarın sabaha projeyi hazır edebilir misin?
This week Bu hafta
I will be in the office this week, so you should give me a call.
Bu hafta ofiste olacağım, beni arasan iyi olur.
This year Bu yıl
My son will be eight this year.
Oğlum bu sene sekize basacak.
Next month Gelecek ay
The next Batman movie will be released next month.
Yeni Batman filmi gelecek ay gösterime girecek.
Next year Gelecek yıl
She might go to university next year.
Önümüzdeki sene üniversiteye gidebilir.
Soon Birazdan, yakında
It will be dark soon.
Hava şimdi kararacak.
In ten minutes’ time / in ten minutes On dakika içinde, on dakikaya-da
I’ll be ready in ten minutes.
On dakikaya hazırım.
I will be with you in ten minutes’ time.
On dakika içinde yanında olacağım.
In an hour’s time / in an hour Bir saat içinde, bir saate-te
What will happen in an hour’s time?
Bir saat içinde ne olacak?
I’ll call you in an hour.
Bir saate ararım seni.
In a week’s time / in a week Bir hafta içinde, bir haftaya-da
It will be ready in a week’s time.
Bir hafta içinde hazır olur.
If he hasn’t phoned in a week, I’ll phone him.
Bir haftaya aramazsa, onu ben arayacağım.
In ten days’ time / in ten days On gün içinde, on güne-de
We’ll do this job in ten days’ time.
Bu işi on gün içinde hallederiz.
I think we’ll be there in ten days.
Sanırım on güne orda oluruz.
In three weeks’ time / in three weeks Üç hafta içinde, üç haftaya-da
In three weeks’ time I will be moving back to London.
Londra’ya üç hafta içinde dönüyor olacağım.
Other time expressions Diğer zaman ifadeleri
Duration Süre
The word “for” is usually used to express duration in English, as in the following examples:
Aşağıdaki örneklerden de görüldüğü gibi İngilizce’de “for” kelimesi genelde süreç belirtirken kullanılır.
I lived in London for six years. Londra’da altı sene yaşadım.
I’ve worked here for ten years. Burada on yıldır çalışıyorum.
I’m going to Spain tomorrow for two weeks. Yarın iki haftalığına İspanya’ya gidiyorum.
We were reading for a long time. Uzun süredir okuyorduk.
Frequency Sıklık
Never Hiç
He’s never been to Australia
Avustralya’ya hiç gitmemiş.
Rarely Nadiren, seyrek
We rarely use this method in our studies.
Çalışmalarımızda bu yöntemi nadiren kullanırız.
Occasionally Ara sıra, arada bir
We only see each other occasionally.
Arada bir görüşüyoruz sadece.
Sometimes Bazen
Sometimes, Grandpa would tell us stories about his childhood in Germany.
Bazen dedem bize Almanya’daki çocukluk hatıralarını anlatırdı.
Often / frequently Sık sık, çoğu kez
If you wash your face too often, it can get too dry.
Yüzünü sık sık yıkarsan kuruyabilir.
She was frequently drunk.
Çoğu zaman sarhoştu.
Usually / normally Çoğunlukla, genelde
I usually wear plain colour shirts.
Çoğunlukla tek renk tişörtler giyerim.
I normally park behind the café.
Genelde kafenin arkasına park ederim
Always Daima, hep, her zaman
Rebecca, as always, was the last one to arrive.
Her zaman ki gibi son gelen Rebecca’ydı
Every day / daily, week / weekly, month / monthly, year / yearly
Her gün / günde bir-günlük, her hafta / haftada bir-haftalık, her ay / ayda bir-aylık, her yıl / yılda bir, yıllık
I see her every dayOnu her gün görüyorum.
We see each other daily. Günde bir görüşürüz.
This newspaper is published weekly. Bu gazete haftada bir basılıyor.
We meet monthly to evaluate progress. İlerlemeyi değerlendirmek için ayda bir toplanırız.
I offered to pay the fee yearly. Ödemeyi yıllık yapmayı önerdim.