Yeteneklerden bahseden modal listesi aşağıdaki gibidir.
a) CAN:
Bir insana ait yeteneklerden bahsederken kullanılır.
Olumlu cümleler:
I can play tennis.
( Tenis oynayabilirim.)
She can swim.
( O yüzebilir.)
They can run fast.
(Onlar hızlı koşabilir.)
A secretary can type letters.
( Sekreter mektupları daktilo ile yazabilir.)
The dog can bark.
( Köpek havlayabilir.)
Olumsuz cümleler:
The turtle can’t walk fast.
( Kaplumbağa hızlı yürüyemez.)
A dog can’t fly.
( Köpek uçamaz.)
A cat can’t swim.
( Kedi yüzemez.)
He is old. He can’t play football.
( O çok yaşlı. Futbol oynayamaz.)
A deaf person can’t hear anything.
( Sağır insan duyamaz.)
Soru cümleleri:
Can you play the piano? Yes,I can.
(Piyano çalabilir misin? Evet çalabilirim.)
Can they speak French? No they can’t.
( Onlar Fransızca konuşabilir mi? Hayır konuşamazlar.)
What can you play? I can play the saxophone.
(Ne çalabilirsin? Saksafon çalabilirim.)
Where can you swim? I can swim in the sea.
( Nerede yüzebilirsin? Denizde yüzebilirim.)
b) BE ABLE TO:
Olumlu cümleler:
I am able to ride a bicycle.
( Bisiklet sürebilirim.)
She is able to sew a dress.
( O elbise dikebilir.)
They are able to speak two languages.
(Onlar iki dil konuşabilir.)
Olumsuz cümleler:
I am not able to drive a car.
( Araba süremem.)
She is not able to brew tea.
( O çay demleyemez.)
They are not able to write correctly.
( Onlar doğru yazamazlar.)
Soru cümleleri:
Are you able to ride a horse? Yes, I am.
( At sürebilirmisin? Evet sürebilirim.)
Is she able to sew a dress? No she isn’t.
( O elbise dikebilirmi? Hayır dikemez.)
What are they able to do? They are able to paint the walls.
(onlar ne yapabilir? Onlar duvar boyayabilirler.)
Olumlu cümleler:
I will be able to speak English at the end of this course.
( Bu kursun sonunda İngilizce konuşabileceğim.)
She will be able to drive a car.
( O araba sürebilecek.)
They will be able to use a plane when they become pilot .
( Pilot olduktan sonra uçak kullanabilecekler.)
Olumsuz cümleler:
I won’t be able to stay at his home after earthquake.
( Bu depremden sonra evde kalamam.)
She won’t be able to speak properly after that accident.
( O kazadan sonra düzgünce bir daha konuşamayacak.)
We won’t be able to buy that big house.
( O evi satın alamayacağız.)
Soru cümleleri:
What will you able to do after this course? I will be able to play the violin.
( Bu kurstan sonra ne yapabileceksin? Keman çalabileceğim.)
When will you be able to play football? 3 months later.
(Ne zaman futbol oynayabileceksin?Üç ay sonra.)
Will you be able to buy that car? Yes, I will.
( O arabayı satın alabilecek misin? Evet satın alabileceğim.)
Olumlu cümleler:
My grandfather was able to use a plane.
( Dedem uçak kullanırdı.)
My grandmother was able to sew the dress.
( Nenem elbise dikerdi.)
They were able to cook delicious meals.
( Onlar lezzetli yiyecekler pişirirlerdi.)
Olumsuz cümleler:
My parents weren’t able to buy an iphone 6.
(Ailem iphone 6 satın alamazdı.)
She wasn’t able to use Facebook.
( O facebook kullanamazdı.)
He wasn’t able to write a book.
( O kitap yazamazdı.)
Soru cümleleri:
Were you able to use a smart phone? No, I wasn’t.
( Akıllı telefon kullanabilir miydin? Hayır kullanamazdım.)
Where were you able to buy a dress? From the bazaar.
(nereden elbise alabilirdin? Pazardan.)
How was he able to speak Italian? Fluently.
( Nasıl İtalyanca konuşabilirdi. Akıcı.)
c) COULD
Olumlu cümleler:
I could swim when I was young.
( Gençken yüzebilirdim.)
She could sing a song.
( O şarkı söyleyebilirdi.)
They could draw pictures.
( Onlar resim çizebilirlerdi.)
My grandfather could climb trees.
(Dedem ağaca tırmanabilirdi.)
Olumsuz cümleler:
We couldn’t go out.
( Dışarı çıkamazdık.)
She couldn’t wear make up.
( Makyaj yapamazdı.)
He couldn’t go to England.
( O İngiltere’ye gidemezdi.)
My grandmother couldn’t drive a car.
( Nenem araba süremezdi.)
Soru Cümleleri:
Could you swim when you were young? Yes, I could.
( gençken yüzebilir miydin? Evet yüzebilirdim.)
What could they draw? They could draw a horse.
(Onlar ne çizebilirdi? At çizebilirlerdi.)
Could your parents dance Harmandalı ? No, they couldn’t.
( Ailen Harmandalı oynayabilir miydi? Hayır oynayamazdı.)
It was dark outside but I could see the snow.
(Dışarısı karanlıktı ama karı görebiliyordum.)
There was too much noise, but I could hear the music.
( Çok gürültü vardı ama müziği duyabiliyordum.)
I didn’t hear the problem from the beginning, but I could understand.
( Sorunu baştan duymadım ama anlayabiliyordum.)