Subjunctive Clause: “that” ile kullanımı, as if, as though, if that were so, I wish, If only


SUBJUNCTIVE CLAUSE

Subjunctive Clause ya da Subjunctive Mood, dilek ve istek kipi olarak kullanılır. Yani aslında gerçekte olmayan şeylerden bahsederken kullanırız.

1) That clause

“That clause” “noun clause”daki “that clause”dur ve “that clause” cümlenin nesnesi konumundadır.

That clause” ile kullanılan bazı eylemler subjunctive yapısında kullanılabilir ama “subjunctive that clause” yaygın kullanılan bir şey değildir, Amerikan İngilizcesinde ya da resmi yazılarda ve konuşmalarda karşınızda çıkar.

Dilek ve istek kipi olarak kullanıldığı için, that clause’un bağlı olduğu ana cümlenin eylemi de dilek, istek veya gereklilik bildirir;

demand, recommend, suggest, insist gibi eylemler ve essential, important, imperative gibi sıfatlarla oluşturulur. (Bu sıfatlarla subjunctive that clause yaparken cümle It is essential , it is important gibi başlar.)  

That clause’daki yüklem yalın halindedir, hiçbir ek almaz ve çekimlenmez. Yani 3.tekil şahıstan sonra –s takısı getirilmez, “to be” bile “am/is/are” olmaz “be” olarak kalır.

 

She insisted that he be the leader. (Onun lider olması için ısrar etti)

It is important for students that they do their homeworks (Öğrencilerin ödevlerini yapmaları önemlidir.)

I demand that she give my money back. (Paramı geri vermesini talep ediyorum.)

Elijah recommends that we get a taxi. (Elijah taksiye binmemizi öneriyor.)

Javier insisted that Jay not be the leader. (Javier, Jay’in lider olmaması için ısrar etti)

It is essential that teachers not support discrimination (Öğretmenlerin ayrımcılığı desteklememesi çok önemlidir)

 

2) As if…, As though…, If…

2.1) As if…, As though…

“As if” ve “as though” eş anlamlıdır. İkisi de “…mış gibi” anlamına gelir.

“As if” ve “as though”dan sonra geçmiş zaman kullanılır. 

 

He spends money as if he had million dollars. (Milyon dolarları varmış gibi para harcıyor.)

He is bragging about himself as if he were an extremely intelligent person. (Sanki aşırı zeki biriymiş gibi kibirleniyor.)

Bu cümlede “were” yerine “was” da getirilebilir, ancak “were” kullanıldığında o kişinin aslında çok zeki olmadığı, cümlenin gerçek bir durumdan ziyade bir varsayımı ifade ettiği daha çok vurgulanmış olur.

 

She always walks as though she was the most beautiful woman in the world. (Her zaman dünyadaki en güzel kadın kendisiymiş gibi yürür)

Sergey talks as if he were the richest man on this planet. (Sergey, sanki bu gezegendeki en zengin adammış gibi konuşur.)

Sergey talked as if he were the richest man on this planet. (Sergey, sanki bu gezegendeki en zengin adammış gibi konuştu.)

 

Yukarıdaki cümlelerde as if ve as though birbiri yerine kullanılabilir.

 

2.2) If…

If’in subjunctive yapısındaki kullanılışı If Clause Type 2’ya benzer.  If Iwere you… ya da If that were so… gibi cümlelerde kullanılır.

If I were you” “ben senin yerinde olsaydım” anlamına gelir ve bundan sonraki cümlede de genelde “would” kullanılır.

 

If I were you, I would choose the red one. (Senin yerinde olsaydım kırmızı olanı seçerdim)

If I were you, I wouldn’t stay at the same home with him (Senin yerinde olsaydım onunla aynı evde kalmazdım)

If I were you, I would take a bus and travel to somewhere I hadn’t seen before (Senin yerinde olsaydım otobüse biner ve daha önce hiç görmediğim bir yere seyahat ederdim)

 

Gerçek olmayan bir durumdan bahsettiğimiz için, yukarıdaki cümlede “somewhere I hadn’t seen before” ifadesini kullanırken Past Perfect Tense kullandık, çünkü bu yapının temelinde her şeyin 1 derece geçmiş halini kullanma vardır. “I will travel to somewhere I have never seen before” şeklinde bir cümle kursaydık burada  Present Perfect Tense kullanırdık, çünkü burada gerçek bir durum vardır; ben ben’imdir. Ancak If I were you, I would take a bus and travel to somewhere I hadn’t seen before” cümlesinde ise gerçekdışı bir durum söz konusur. ‘Ben’ ‘sen’ olamayacağıma göre, bu cümlede 1 derece geçmiş kullanılır, Present Perfect Tense’in 1 derece geçmiş hali de Past Perfect Tense’dir.

 

If that were so… ise “Eğer öyle olsaydı…” anlamına gelir. Yani ortada bir A durumu var, ama cümlede ifade edilen “Eğer B olsaydı…” Durum A’dır, B değildir, bu sebeple gerçek değildir;

 

If that were so, they wouldn’t elect him as the chairman (Eğer öyle olsaydı onu toplantı başkanı seçmezlerdi)   = (Ama öyle değil)

If that were so, our lives would be so different (Eğer öyle olsaydı hayatlarımız çok farklı olurdu)

If that were so, you wouldn’t forgive me at all (Eğer öyle olsaydı beni hiç affetmezdin)

 

3) I wish… / If only…

I wish…” ile yapılan subjunctive cümle “…olmasını dilerdim/keşke” anlamına gelir, “if only” ise “keşke” anlamındadır.

 

I wish I hadn’t eat the whole cake (Keşke tüm keki yemeseydim)

Keki yedim, bu yüzden pişmanlık duyuyorum, (I ate the cake) geçmişte yaptığım bir şeyden dolayı pişmanlık duyduğum için, geçmişteki olayı bu cümlede anlatırken 1 derece geçmiş hali kullanılır. “Simple Past Tense” yerine “Past Perfect Tense” kullanılması bundandır, olay gerçekleşmiştir. Olay gerçekleşmemiş olsaydı “Simple Past Tense” kullanırdık;

 

I wish you loved me (Keşke beni sevsen)

 

Beni şu an (present) sevmiyor,ama beni sevmesini istiyorum, gerçek olmayan bir durum söz konusu, geçmişte yapılan bir şeyden bahsedilmiyor, şu andan bahsediliyor, o yüzden simple past tense kullandık.

 

I wish you studied more. (Keşke daha çok çalışsan.) = Şu anda çalışmıyorsun, ama ‘şu an’da daha çok çalışmanı istiyorum, 1 derece geri aldığımızda simple past tense olur.

I wish you had studied more. (Keşke daha çok çalışsaydın.) = Geçmişte az çalıştın, ama keşke daha çok çalışsaydın, geçmişteki bir şeye yönelik dileğimi belirtiyorum, bu yüzden 1 derece geri almalıyım. Yani “geçmiş”teki bir olay olduğu için “geçmişin geçmişi” kullanılmalı; past perfect tense tense.

 

If only you studied more. (Keşke daha çok çalışsan)

If only you had studied more. (Keşke daha çok çalışsaydın)

I wish you were a fish in my dish. (Keşke tabağımda bir balık olsaydın.)

I wish I were rich (Keşke zengin olsaydım)

 

Yukarı cümlelerde “değiştiremeyeceğimiz” şeylerden bahsediyoruz. Karşımızdaki birine, kendisiyle ilgili rahatsız olduğumuz bir şeyi “Keşke şöyle yapmasan….” şeklinde ifade ederken “would” kullanılır.

 

I wish you would ask my opinion about things in our lives. (Keşke hayatımızdaki şeyler hakkında benim de fikrimi sorsan) = Hayatımızdaki şeylerle ilgili benim fikrimi genelde sormuyorsun, ama keşke sorsan. Bu cümlede “would” kullanıldı, çünkü bu değiştirebileceğimiz bir şey, karşımızdaki kişiye bunu ifade ettiğimizde bu özelliğini değiştirebilme imkanı vardır.

 

I wish you wouldn’t borrow my books without asking. (Keşke kitaplarımı sormadan ödünç almasan)

I wish you would help me a bit more with the chores. (Keşke ev işlerinde bana biraz daha yardımcı olsan)


Subjunctive, İngilizcedeki bazı kalıplarda da kullanılır, bu kalıplar da istek, dilek belirten kalıplardır;

God forbid! / Heaven forbid! (Allah korusun!)  Görüldüğü üzere 3.tekil olan “God/Heaven”dan sonra yüklem –s takısı almaz

Be that as it may (Öyle olsa bile) “Be” yalın halinde kalır, çekimlenmez.

Come what may (Ne pahasına olursa olsun)