A harfi ile başlayan en çok karıştırılan İngilizce kelimeler


Sıklıkla Karıştırılan İngilizce Kelimeler

Aşağıda İngilizce konuşanların ve yazanların sıklıkla karıştırdığı 250’den fazla kelimenin bir listesini bulacaksınız. Bu kelimeler yanıltıcı eş asıllı kelimeler olarak adlandırılırlar, zira okunuşları ve yazılışları o kadar benzerdir ki çoğunlukla karıştırılırlar. Mükemmel derecede yazıyor olsanız bile bu listeyi baştan sona okumanızı tavsiye ederiz; yoksa böyle benzer kelimeleri karıştırıp karıştırmadığınızı nasıl bilebilirsiniz ki?

 

KELİMELER TANIMLAR ve ÖRNEKLER
A
a lot A lot “çok” anlamına gelen iki kelimedir: A lot of food was left over from the party. (Partiden geriye çok miktarda yemek arttı)
allot Allot “dağıtmak, tahsis etmek” anlamına gelir: He allotted 20 minutes to each speaker – Her konuşmacıya 20 dakika süre verdi (tahsis etti).
 
a while A while “kısa bir zaman süresi” anlamına gelen iki kelimedir ve isimdir. I will meet you in a while. (Kısa süre içinde sizinle görüşeceğim) Awhile ise aynı anlamın zarf formudur.  
awhile
 
a A sessiz ile başlayan kelimelerden önce kullanılan bir belgisiz tanımdır: a photograph, a tree, a horse (bir fotoğraf, bir ağaç, bir at).
an An sesli ile başlayan kelimelerden önce kullanılır (veya ünlü sesli ile başlayanlar): an apple, an hour, an elephant (Bir elma, bir saat, bir fil).
and And bir listedeki isimlerin arasında kullanılan bir bağlaçtır: A blanket and picnic basket are needed for the afternoon (Öğleden sonrası için bir örtü ve piknik sepeti gerekiyor).
 
accede Accede “razı olmak ve kabul etmek” anlamındadır: Mr. Mehmet finally acceded to taking over the precidency of the company (Mehmet Bey en sonunda şirketin başkanlığına geçmeye razı oldu).
excede Excede “ötesine geçmek, aşmak” anlamındadır: The amount of alcohol in his blood exceeded the previous recorded amount (Kanındaki alkol miktarı önceki kaydedilen miktarın ötesine geçti).
 
accept Accept “kabul etmek, almak” anlamındadır: Miss Hülya accepted the cup of hot tea even without a saucer (Hülya Hanım bir fincan sıcak çayı fincan tabağı dahi olmadan aldı)
except Except “hariç” anlamına gelen bir edattır: Everyone was disaappointed with the party except Nilüfer (Parti Nilüfer dışında herkeste hayal kırıklığı yarattı).
 
adapt Adapt “uyum sağlamak” anlamındadır: Ayşe quickly adapted to living away from home (Ayşe evden uzakta yaşamaya hızlı bir şekilde uyum sağladı).
adept Adept “hünerli” anlamındadır: Irmak is adept at speaking foreign languages (Irmak yabancı dilleri konuşmada hünerlidir)
adopt Adopt “sahiplenmek, evlat edinmek veya benimsemek” anlamındadır: It was difficult to adopt only one puppy from the animal shelter (Hayvan barınağından sadece bir yavru köpeği sahiplenmek zordu.)
 
adverse Adverse “olumsuz, aleyhte, düşmanca” anlamındadır: Those driving in adverse winter conditions may be putting themselves at risk (Olumsuz kış koşullarında araç sürenler kendilerini riske atıyor olabilirler).
averse Averse “isteksiz veya gönülsüz” anlamındadır: She was immediately averse to the idea (Biranda fikre karşı isteksizleşti).
 
advice Advice “yardım etme amacıyla verilen bir düşünce, nasihat” anlamına gelen bir isimdir: My mother still gives me advice even though I’m 40 years old (40 yaşında olmama rağmen annem hala bana tavsiye verir).
advise Advise “tavsiye veya danışmanlık vermek” anlamındaki bir fiildir: The meteorologist advised the listeners to stay indoors because of extremely cold temperatures (Meteorolog aşırı soğuk hava sıcaklığı nedeniyle dinleyicilere dışarı çıkmamayı tavsiye etti).
 
affect Affect çoğunlukla “etki etmek” anlamındaki bir fiil olarak kullanılır: The president’s speech affected his views of the upcoming election (Başkanın konuşması yaklaşan seçime yönelik düşüncelerini etkiledi).
effect Effect fiili “sebep olmak” anlamına gelir: Batting her eyes so flirtatiously effected a strong desire in Kemal to embrace Banu (Gözlerini son derece çapkınca kırpması Kemal’de Banu’ya sarılmak için güçlü bir duygu uyandırdı).
 
aid Aid verilen yardım veya destektir: Every Feast of Sacrifice the community gives aid to those less fortunate (Her Kurban Bayramında halk daha az şanslı olanlara yardım eder).
aide Aide yardım eden kişi anlamındadır: Frieda Gogh worked five years as a teacher’s aide. (Frieda Gogh 5 yıl boyunca bir öğretmenin yardımcısı olarak çalıştı).
 
airs Airs kendini beğenmiş ve yapay davranış, caka anlamına gelir: Şükriye put on airs at the dinner party just because she had a few diamonds (Şükriye sadece birkaç elması olduğu için akşam yemeği partisinde hava bastı).
heirs Heirs aile oldukları için bir evi veya mülkü miras alacak olan kişiler, mirasçılar anlamına gelmektedir.
 
all right All right her şeyin iyi olduğu anlamına gelen bir ifadedir: Is all right here? (Burada herşey yolunda mı?)
alright Alright “Tamam” anlamında tek bir kelimedir: Is everything alright here? (Burada herşey tamam mı?)
 
all together All together bir bütün olarak görülebilen kimseler ve kişiler için kullanılır: We always had fun when we were all together (Beraber olduğumuzda her zaman için eğlenirdik). Bu ifade ayrı olarak da kullanılabilir: We all had fun when we were together.
altogether Altogether “tamamen veya bütünüyle” anlamına gelen bir zarftır. Using a flashlight in bed is an altogether new approach to reading (Yatakta el feneri kullanmak okumaya yönelik tamamen yeni bir yaklaşımdır).
 
all ways All ways “her araç ve yöntemle” anlamına gelir: Ali tried all ways to navigate the storm (Ali fırtınayı atlatmak için her yolu denedi).
always Always “her zaman” anlamına gelir: Naşide always responded calmly during emergency situations (Naşide her zaman acil durumlarda sakin bir şekilde tepki verir).
 
allude Allude “dolaylı olarak söylemek, ima etmek” anlamına gelir: Duygu can’t speak to her husband without alluding to his affair with secretary (Duygu kocasına sekreteri ile ilişkisini ima etmeden konuşamaz).
elude Elude “kurtulmak veya kaçmak” anlamındadır: He eluded the police for 13 years (13 yıl boyunca polisten kaçmayı başardı).
 
allusion Allusion “ince gönderme, ima” anlamına gelir: Ahmet Ziya made an allusion to the most recent novel she read in our conversation yesterday (Ahmet Ziya sohbetimizde okuduğu en son romana bir gönderme yaptı).
illusion Illusion “aldanma, serap veya yanılgı” anlamındadır: The teacher said she had no illusions about how much work teaching demands (Öğretmenliğin ne kadar çalışma gerektirdiği hakkında bir yanılgı içinde olmadığını söyledi).
 
almost Almost “neredeyse tamamı” anlamına gelir: Almost all my friends have graduated from college by now (Neredeyse tüm arkadaşlarım şimdiye kadar üniversiteden mezun olmuşlardır).
most Most more sıfatının en üst derecesidir ve “en büyük, en yüksek derecede” anlamına gelmektedir: Aziz is the most computer savvy guy I know, or Aziz cooked a most delicious supper (Aziz tanıdığım bilgisayardan en çok anlayan kişidir veya Aziz son derece leziz bir akşam yemeği pişirdi).
 
aloud Aloud “başkalarının sizi duyabileceği şekilde konuşmak” anlamındadır: Read this paragraph aloud (bu paragrafı yüksek sesle okuyun).
allowed Allowed “izne sahip olma” anlamına gelir: His boss allowed him to take the weekend off (Patronu hafta sonu için izin kullanmasına izin verdi.)
 
alternately Alternately “sıra ile yapma” anlamına gelir. We paddled alternately so neither of us would get too tired (Sırasıyla kürekleri çektik, bu sayede hiçbirimiz çok yorulmadık)
alternatively Alternatively “alternatif olarak” anlamındadır. Instead of going by train, we could have gone alternatively by car (Trenle gitmek yerine alternatif olarak arabayla gitmiş olabilirdik).
 
ambiguous Ambiguous birden fazla anlama gelen veya anlamı belirsiz olan ifadeyi veya davranışı tanımlar: The ending of the short story is ambiguous; we don’t know if he died or continue his journey (Kısa hikayenin sonu belirsiz; öldüğünü mü yoksa yolculuğuna mı devam ettiğini bilmiyoruz).
ambivalent Ambivalent “ikircikli veya çatışan tutum ve hisselere sahip olmak” anlamına gelir. He was ambivalent as to which candidate to vote for (Hangi adaya oy vereceği konusunda ikircikliydi).
 
amiable Amiable sözcüğü cana yakın, iyi huylu ve hoş birini ifade eder: Harika was very amiable and I like her immediately (Harika çok cana yakındı, ona anında içim ısındı).
amicable Amicable “dostane ve barışsever” anlamına gelir ve gruplar ve insanlar arasındaki anlaşmaları ve ilişkileri tanımlamak için kullanılır: After years of disagreement, the two countries came to an amicable agreement (Yıllarca süren anlaşmazlığın ardından, iki ülke dostane bir anlaşmaya vardı).
 
among Among üç veya daha fazlası için kullanılır: Osman had to choose among three universities she might attend (Osman gidebileceği üç üniversite arasından seçim yapmak zorundaydı).
between Between iki şey için kullanılır: I couldn’t decide between blue and green (Mavi ve yeşil arasında karar veremedim).
 
amoral Amoral “iyi veya kötü hiçbir prensibi olmamak” anlamına gelir: Percy is totally amoral; he is either helping others or helping himself at their expense (Percy’nin ahlak ile hiçbir ilgisi yok; ya diğerlerine yardım ediyor ya da başkalarının zararına kendi işini görüyor).
immoral Immoral “kötü, iyi ilkelerden yoksun” anlamındadır: His brother is an immoral person, Everything he does harms other whether it benefits or not (Kardeşi değerleri olmayan birisidir, yaptığı her şey yararına olsun olmasın başkalarına zarar vermek).
 
amount Amount sayısız ve soyut isimler ile kullanılır: a large amount of money (çok miktarda para).
number Number sayılabilir ve somut çoğul ifadeler ile kullanılır: a number of people (çok sayıda insan).
 
amused Amused bir şey eğlendirici olduğunda kullanılır: The children were amused by watching the kittens play (Çocuklar yavru kedilerin oynamasını izleyerek eğlendiler).
bemused Bemused “şaşkın” veya “düşüncelere dalıp gitmiş” anlamındadır: George was bemused by the unexpected ending to the movie (Filmin beklenmeyen sonu George’u şaşırttı).
 
annual Annual “yıllık” anlamındadır: We must pay an annual tax (Yıllık bir vergi ödemek zorundayız).
annul Annul “geçersiz kılmak, feshetmek” anlamındadır: They want to annul the marriage (Evliliği bitirmek istiyorlar).
 
any one Any one “herhangi bir kişi” anlamına gelir: Any one of you may go, but not all of you (Herhangi biriniz gidebilir, fakat hepiniz değil).
anyone Anyone “hiçbir kimse” anlamındadır: Anyone can both chew gum and stay in the classroom (Kimse hem sakız çiğneyip hem de sınıfta bulunamaz).
 
anyway Anyway, anywhere ve nowhere doğru kullanım formlarıdır.
Daha fazla bilgi için https://ingilizcebankasi.com/something-anything-indefinite-pronouns-belgisiz-zamirler/
anywhere
nowhere
anyways
anywheres
nowheres
 
apart  Apart “parçalar halinde, paramparça” anlamındadır: My plan for my vacation fell apart (Tatil planım suya düştü).
a part A part “bir parçası” anlamına gelir: A part of my heart left when he died (O öldüğünde kalbimin bir parçası beraberinde gitti).
 
appraise Appraise “değer biçmek veya değerini tahmin etmek” anlamına gelir: to appraise a diamond (elmasa değer biçmek).
apprise Apprise “bildirmek” anlamındadır: The officer apprised us of our rights (Görevli bize haklarımızı bildirdi).
 
arcane Arcane az sayıda kişi tarafından bilinen ve anlaşılan şeyler için kullanılır: Leyla Görül teaches arcane theories of modern music at the college (Leyla Görül üniversitede modern müziğin gizemli teorilerini öğretmektedir).
archaic Archaic çok, çok eski ve zamanı geçmiş anlamına gelir: The Oxford English Dictionary contains many words that are archaic (Oxford İngilizce Sözlüğü arkaik olan birçok kelime içerir).
 
as As bir bağlaç veya karşılaştırma edatı olarak kullanılabilir: Zerrin is as forgetful as me (veya as I am) (Zerrin benim kadar unutkandır).
like Like arkasından bir ismin ve zamirin takip ettiği bir edattır: Zafer looks like his mother (Zafer annesine benzer). “Benzer” anlamında bir sıfat olarak da kullanılabilir: Zafer and I have like minds (George ve ben benzer düşüncelere sahibiz).
 
ascent Ascent yukarı doğru bir harekettir: Dursun’s ascent to the precidency of the company came slowly (Dursun’un şirketin başkanlığına yükselişi yavaş gerçekleşti).
assent Assent “razı olmak, onay vermek” anlamındadır: Sibel could not begin the project unless management has assented (Yönetim onay vermemiş olsa Sibel projeye başlayamazdı).
 
ascetic Ascetic sıklıkla dinsel adanış amacıyla tüm materyal konforları terk eden kişi anlamına gelir veya böyle yaşayan kişileri tanımlamak için kullanılır: the young man lead his ascetic lifestyle despite his parent’s plans for him (Ailesinin kendisi için yaptığı planlara rağmen genç adam münzevi bir yaşam tarzı sürmektedir).
aesthetic Aesthetic güzellik ve güzellik düşüncesini ifade eder: The statuette Leander created was lacking in aesthetic qualities (Yaratılan Leander heykeli estetik değerlerden yoksundu).
 
ascribe Ascribe “atfetmek” anlamına gelir: she ascribed her feelings of jealousy to insecurity (Kıskançlık hislerini güvensizliğine atfetti).
describe Describe “kelimelerle bir resim çizerek bir şeyi göstermek, tarif etmek” anlamındadır: Describe in detail what the man looked like (Detaylı olarak adamın neye benzediğini tarif ediniz).
 
aspersion Aspersion iftira, zarar verici bir ifade demektir: The campaign was filled with one aspersion after another(Kampanya birbiri ardına iftiralarla doluydu).
dispersion Dispersion dağılın anlamındadır: The dispersion of seeds was irregular because he sowed the seeds by hand (Tohumları elle ektiği için tohumların dağılımı düzensizdir).
 
assent Assent, ascent’e bakınız
ascent
 
assistance Assistance yardım demektir: The nurses gave assistance to the patients (Hemşireler hastalara yardım ettiler).
assistants Assistants yardım eden kişiler anlamındadır: The emergency room assistants were ready to help anyone who came through the door (acil servis asistanları kapıdan gelenlere yardım etmek için hazırdılar)
 
assure Assure “garanti vermek” anlamındadır: He assured her it was a quality item (kaliteli bir mal olduğunu ona garanti etti).
ensure Ensure “çifte kontrol ile emin olmak” anlamındadır: The custodian ensured the doors to the school were locked at night (Bekçi gece okulun kapılarının kilitli olduğundan emin oldu).
insure Insure “sigortalamak” anlamına gelir: It is wise to insure your house against flood, fire or theft (Evini sele, yangına veya hırsızlığa karşı sigortalamak akıllıcadır).
 
auger Auger delik açmak için kullanılan bir araçtır: If you want to ice fish, you need to first drill a hole in the ice with a auger (Buzda balık tutmak istiyorsan, ilk önce bir delgi ile buzda bir delik açman gerekir).
augur Augur “işaretçisi olmak, alameti olmak” anlamındadır: The end of cold war seemed to augur well (Soğuk savaşın sonu iyi şeylerin işaretçisi gibi görünüyordu).

 

Bilmediğiniz kelimeler ve anlamları için İngilizce Sözlüğümüzü kullanabilirsiniz.